Hanönü Çevre Platformu: “Daha Fazla Kazanmak İçin İnsan Hayatı Göz ardı Ediliyor.”
Kastamonu’nun Hanönü ilçesinde faaliyet gösteren bakır madeninin çevreye verdiği zarara dikkat çekmek amacıyla kurulan Hanönü Çevre Platformu basın açıklaması yaptı. Açıklamada, “Yaklaşık 10 bin hektar ormandan bahsediyoruz. Bu miktar ülkede bir yılda yakılan orman miktarından fazla. İçerisinde binlerce canlı türü ve nesli tehlike altında olan türler var. Hepsi madenin doyumsuz kar hırsı nedeniyle ortadan kalkacaktır.Bakır madenlerinin çıkarılması sırasında oluşan zehirli atıkların uygun şekilde bertaraf edilmesi gerekmektedir.Bu da ekstra maliyet anlamına gelir.Daha fazla kar elde edebilmek için insan hayatı, canlıların yaşamı Hanönü’nde yaşayan insanlar hiçe sayılıyor. Maden şirketinin arkasındaki en büyük güç olan hükümet tüm bunlara göz yumuyor. Üstünüzde sizi her an yutabilecek bir durum var. “Bununla yaşamak zorunda olduğunuzu hayal edin. bir milyon metreküp zehirli çamur. Toz, gürültü ve orman katliamının yanı sıra bu tehlikeyle de her gün karşı karşıya kalıyoruz” denildi.
Kastamonu’nun Hanönü ilçesindeki maden şirketinin çevreye verdiği zararı önlemek amacıyla kurulan Hanönü Çevre Platformu, bugün Hanönü Atatürk Meydanı’nda basın açıklaması yaptı. Açıklamaya Kastamonu ve ilçeleri ile Sinop, Ankara ve İstanbul’dan gönüllüler katıldı. Hanönü Çevre Platformu’ndan Mehmet Soysal’ın okuduğu açıklama şöyle:
“YÜZDE 90’I KARADENİZ ORMANLARI İLE ÇEVRİLİ İLÇEMİZDE KORKUNÇ BİR ÇEVRE KATLİAMI YAŞANIYOR”
“Hanönü’müzün güzelliklerini, doğasını, yöresel lezzetlerini görmek ve tanımak için bugün buraya davet edilmenizi çok isteriz. Ancak bildiğiniz gibi ilçemizin çevresinde, 2000’den bu yana çok geniş bir alanı kapsayan bakır madeni rezervleri bulunmaktadır. Taşköprü’den Boyabat’a. Bu madenin çıkarılmasına 2007 yılında başlandı. 2009 yılından bu yana çalışmalar sürüyor. Maden kamu değeri. Madenleri kamuya ait. Tabi ki işlenmesi gerekiyor. Ancak bunun da yapılması gerekiyor. Kamu yararına, halkın talep ve menfaatlerine uygun olarak ve doğanın dengesini koruyarak.Yüzde 90’ı Karadeniz ormanlarıyla çevrili olan ilçemizde madencilik açısından vahim bir durum yaşanmıştır. Son yıllarda bir katliam yaşanıyor. Bugün buraya bu katliamı, bu pervasızlığı dinlemek ve anlamak için geldiniz. Hanönü ve çevresinin, tüm etkilenen bölgenin kurtarılması çabasına destek vermenizi talep ettiğimiz için geldiniz. Hepinize teşekkür ediyorum. Sesimize ses verdiğiniz için Hanönü halkı adına.
“BELEDİYE, YETKİLİLER VE ÇEŞİTLİ KADEMELERDEKİ YETKİLİLER ŞİRKETİN TÜM YASA DIŞI FAALİYETLERİNİ KENDİLERİNE İNDİRİYOR”
Sizlere son 3-4 yılda yaşadıklarımızı, tehlikenin boyutunu anlatmaya çalışacağım. Akfen, İlbak ve Cengiz holdinglerinin ortak olduğu Acacia Madencilik şirketi, bakır cevheri çıkarmak ve işlemek amacıyla kurduğu tesisler ve açık ocaklarla ilçemizi çevrelemiştir. Şirket, hem mali kaynaklarıyla hem de siyasi gücüyle tüm resmi kurumları kendi kurumsal ofislerine dönüştürdü. Belediye, memurlar ve çeşitli kademelerdeki yetkililer, şirketin tüm yasa dışı faaliyetlerine göz yumuyor. Acacia Madencilik Şirketi kasabanın aşağısında büyük bir bakır madeni açtı. Yaklaşık 1.700 hektarlık bu bölge tamamen ormanlıktı. Açtığı açık ocakla milyonlarca ton toprağı kimyasallarla zehirleyerek ilçemizin yanında devasa bir atık dağı oluşturdu. Yaklaşık 200 metre derinliğe ulaşan maden ocağı, atom bombasının oluşturduğu krateri andırıyor. Sadece maden çevresinde değil, bölgenin her yerinde canlılar zehirleniyor. 2.500 nüfuslu ilçemizde insanlar zehir soluyor. Tarım alanlarımız kirleniyor. Hayvanlarımız hastalanıyor. Beldemizin içinden geçen Gökırmak bir zamanlar balıklarla doluydu. Su samuru yaşadı. Artık onlardan eser kalmadı.
“BORULARIN ÜÇ KEZ PATLAMASINA RAĞMEN ŞİRKETİN FAALİYETLERİ DURDURULMADI VE HERHANGİ BİR ÖNLEM ALINMADI”
İlçemize bakan zirvede flotasyon tesisi kuruldu. Burada her gün binlerce ton kimyasal kullanılıyor. Ortaya çıkan atıklar beldemiz içerisinden borularla taşınarak beldemizin karşısında inşa edilen devasa atık çamur barajına aktarılmaktadır. Geçen yıl borular üç kez patladı. Bütün sokaklar zehirli çamurla kaplandı. Bahçelerimiz zehirlendi. Atıklar nehre aktı. Onarım işlemleri düzgün yapılmadı. Bu yüzden bu kazalar defalarca yaşandı. Ancak şirkete herhangi bir yaptırım uygulanmadı. Boruların üç kez patlamasına rağmen faaliyetler durmadı. Hiçbir önlem alınmadı. Bu patlamalardan biri de jandarma karakolumuzun hemen önünde gerçekleşti.
“ŞİRKET, MADEN SAHASINI BÜYÜK Hırsla Genişletmeye Devam Ediyor”
Şirket büyük bir hırsla madencilik alanını genişletmeye devam ediyor. Önce 5 bin hektar orman arazisinde, ardından 3 bin hektar orman arazisinde sondaj çalışmalarına başladı. Her başvuru anında kabul edilir. Hanönü’ne komşu Taşköprü ilçesi de bu işgalden nasibini almıştır. 8 bin hektar orman alanı içindeki onlarca köy yok olacak. Buradaki insanlar yerlerinden edilecek, tüm doğa, canlılarıyla birlikte yok edilecek. Bu köyler arasında Kuyluş, Kornapa, Oymaağaç, Sökü ve Akçasu bulunmaktadır. Şu anda aramızda bu köyden insanlar var. Ayrıca bir araya gelmeleri ve bir çaba ağı oluşturmaları gerekecek. Farklı şekilde kaybedebiliriz ama birlikte kazanacağız.
“MADEN ŞİRKETİNİN ARKASINDAKİ EN BÜYÜK GÜÇ OLAN DEVLET, TÜM BUNLARI GÖZALDI”
Yaklaşık 10 bin hektar ormandan bahsediyoruz. Bu miktar ülkede bir yılda yakılan orman alanından daha fazladır. Binlerce canlı türünü ve nesli tükenmekte olan türleri barındırıyor. Madenin doyumsuz kar hırsı yüzünden hepsi yok olacak. Bakır madenciliği sırasında oluşan zehirli atıklar uygun şekilde bertaraf edilmelidir. Bu da ekstra maliyet anlamına geliyor. Daha fazla kar elde etmek adına insan hayatı ve Hanönü’nde yaşayan halkın canı hiçe sayılıyor. Maden şirketinin arkasındaki en büyük güç olan hükümet ise tüm bunlara göz yumuyor. Afetler bir değil, birden fazladır. İlçemize bakan zirvede üç yıl önce yapılan atık barajı halkımız için büyük tehlike oluşturuyor. Nehrimiz daha önce sızıntı nedeniyle kirlenmişti ancak yetkililer bir şey söylemedi. Artık bu atık barajının gövdesinde bir kayma var. Şirket kaymayı önlemek için fore kazık çakmaya başladı. Üstünüzde her an sizi yutabilecek 5 milyon metreküp zehirli çamurla yaşamak zorunda olduğunuzu hayal edin. Toz, gürültü ve orman katliamının yanı sıra bu tehlikeyle de her gün karşı karşıya kalıyoruz. Üstelik bu atık barajının hemen karşısında 137 öğrencili bir okul var. Olası bir çökme durumunda kimyasal atıklarla ilk karşılaşan öğrencilerimiz olacaktır. Milyonlarca ton kimyasalın ilk uğrak limanında yaşıyorlar.
“ÇED RAPORU NASIL ONAYLANDI, KİM İMZALANDI, BU SORUŞTURULMALI. ÇÜNKÜ FAY HATTI ÜZERİNDE BÖYLE BİR YAPILANMAYA HİÇBİR YASA İZİN VERMEZ.”
Atık barajında kaymayı önlemek için kazık çakmak size bir çözüm gibi görünebilir. Bu bir yanılsamadır. Sebebi ise şu: Vereceğim örnekle şirketin ne kadar güçlü ve kanunsuz olduğunu artık daha iyi anlayacaksınız. Hanönü ilçemizin yakınından yüzlerce kilometre uzunluğunda aktif bir fay hattı geçiyor. Bu Kuzey Anadolu fayı değil, başka bir tehlikeyi de barındırıyor ama bahsettiğim fay sınırı da onun kuzeyinde. Taşköprü Hanönü ve Boyabat ilçelerinden geçmektedir. Az önce kayıyor dediğim atık barajı da tam bu fay hattının üzerine kurulmuş. Çevre Bakanlığı bu olaya nasıl izin verdi bilmiyorum. O ÇED raporunun nasıl onaylandığı, kimin imzaladığı sorgulanmalı. Çünkü fay hattında böyle bir yapıya hiçbir kanun izin vermiyor.
“HANÖNÜ’DE YAŞANAN BU KABUSA KARŞI KOLEktif DİRENİŞİMİZE DESTEK OLMANIZI İSTİYORUM”
Şirketin siyasi gücü çok büyük ama insana, doğaya saygısızlığı, para hırsı çok daha fazla. Büyük bir felaketin yaklaştığını yüksek sesle söylüyor ama hiçbir yetkili ve kurum bu gerçeği görmek istemiyor. Ülkeyi adım adım işgal eden, emeği sömüren, hayata değer vermeyen bu acımasız şirketlere ve bu sermayeye destek veren iktidara karşı sizleri birlikte mücadele etmeye davet ediyorum. “Hanönü’nde yaşanan bu kabusa karşı sizleri kolektif direnişimizi güçlendirmeye davet ediyorum.”